Tarih… Acısıyla, tatlısıyla; iyisiyle, kötüsüyle akıp giden ve hiç kimsenin kendini alıkoyamadığı mefhum. Dün de sıkıntı büyüktü bugün de büyük. Dün de mazlum vardı bugün de var. Bugünün zalimi dünden daha donanımlı ve sistematik. Kimi aşikar kimi takıyye. Takıyye demişken; bir tarafta dinini lüks hayatlarına uydurmaya çalışan Fetö mensupları. Diğer tarafta fakirlik, yoksulluk içinde zalime İslam diye haykıran dinine sarılan Arakanlılar. Tarih bize zulme sessiz kalanları unutturmaz. Ve biz biliriz ki ‘Zulme sessiz kalan dilsiz şeytandır’.

Tarih… Şahit olmadığı bir anın olmadığı mefhum. Yalansız, tarafsız… Heybesinde ne varsa o. İşte bu tarih bize Hasan Sabbah’ı unutturmaz. Kalesi Anamur’u unutturmaz. Fedailerini, katillerini unutturmaz. Nizam(a) karşı fitnesini, tuzağını, hilesini unutturmaz. Akıttığı kanları, yetim bıraktığı evlatları tarih bize unutturmaz.

Tarih… İbret alınmaz ise tekerrür eden mefhum. Tarih bize Pensilvanya’yı unutturmaz. Takıyye altına sığınarak devşirdiği zihinleri de, topladığı himmetleri de unutturmaz. Kim bilir ne ocakları dumansız bıraktı. Kim bilir ne yiğitleri ülkesiz bıraktı. Kim bilir ülkemizi ne yiğitlerden eksik bıraktı. Tarih bunları asla unutturmaz. Ve bizler vakti geldiğinde bütün bunların hesabını sormayı da unutmayacağız.

Tarih… İhanetleri hafızasına kazıyan mefhum. Bize 15 Temmuz gecesini unutturmaz. Milli iradeyi hiçe sayan zihniyeti unutturmaz. Gökyüzünden yağmur gibi akıtılan kurşunları ve bu kurşunlara gözü kapalı koşan Türk milletini unutturmaz. Tankların önünde kendini siper edenleri unutturmaz. Tarih bize İstiklal Şehitleri’ni unutturmaz: Ömer Halisdemir’i, Mustafa Cambaz’ı, gencecik Abdullah Tayyip Olçok’u, Cennet Yiğit’i, saymakla bitiremeyeceğimiz kahramanlarımızı... Ve dünya da milletçe yazdığımız bu destanı unutmayacak.